DİVAN ŞİİRİNİN VE HALK ŞİİRİNİN ÖZELLİKLERİNİN ÖRNEKLERLE KARŞILAŞTIRILMASI
Halk Edebiyatı
· Halkın geleneksel dili ve zevkiyle oluşmuş sade bir dili vardır.
· Halk şiiri eski Türk şiirinin vezin, biçim ve uyak bakımından devamıdır. Hece vezni esasına dayanan ölçü kabul edilmiştir.
· Divan Edebiyatı’nın dili Farsça, Arapça, Türkçe karışımı ağır bir dildir.
· Divan şiiri, kurallarını Arap ve İran Edebiyatı’ndan almıştır. Aruz ölçülerinden Türkçe’nin yapısına en uygun olanları seçilmiştir.
GAZEL
Güzellikten, aşktan, onun yüzünden çekilen acılardan, içkiden söz eden küçük şiir anlamına gelir. Divan edebiyatının en çok sevilen şiirleri bu alanda verilmiştir. Gazellerin başlangıç beytine matla, son beytine makta denir. Gazelin en güzel beytine beytül gazel ya da şah beyit denir. Son beyitte şairin mahlası yer alır. Divan edebiyatında, gazelin beyitleri arasında anlam birliği bulunma şartı yoktur. Eğer gazelin her beytinde aynı konu işleniyorsa buna yek-ahenk gazel, ayrı konular işleniyorsa yek-avaz gazel denir.
Gazelde beyit sayısı 5-15 arasında değişir. Birinci beyit kendi arasında kafiyelidir.
Kafiye düzeni aa, xa, xa, xa... şeklindedir.
Fuzuli, Baki, Nedim bu alanın tanınmış şairleridir.
Çağdaş edebiyatımızda Yahya Kemal gazel tarzını yeni bir anlayışla denemiştir.
Sehab ı lütfun abın teşne-dillerden dirığ etme
Bu deştin bağrı yanmış lale i nu’manıyız cana
Zamane bizde cevher sezdiğiyçün dil-hıraş eyler
Anınçün bağrımız hundur ma’arif kanıyız cana
Mükedder kılmasın gerd i küduret çeşme i canı
Bilirsin ab ı ruy ı mülket i osmanıyiz cana
Cihanı cam ı nazmım şi’r i Baki gibi devr eyler
Bu bezmin şimdi biz de Cami i dvranıyız cana
(Baki)
KASİDE
Kaside Arap edebiyatında ilk dönemlerden beri kullanılan bir nazım biçimidir. Kaside sözcüğünün anlamı “kastetmek, yönelmek” tir.
Türk edebiyatında din ve devlet büyüklerini övmek amacıyla belirli kurallar içinde yazılan uzun şiirlere denir.
Kaside,beyitlerle yazılan nazım biçimlerindendir. Kafiye düzeni, gazelin kafiye düzeniyle aynıdır. Ancak gazelden çok uzundur. Kasidenin ilk beytine matla denir. Şair kaside içinde herhangi bir yerde matla’yı yineleyebilir.
Kasidenin son beytinin adı maktadır. Şairin mahlasının bulunduğu beyite taç-beyit adı verilir ve kasidenin sonlarına doğru bulunur. Kasidenin en güzel beytine beyt’ül kasid ya da beyt-i kasid adı verilir.
Kaside, en az 31, en çok 99 beyit olur. Ancak beyit sayısı 31’den az olan kasideler de vardır.
Kasidenin kendi içinde belli bölümleri vardır. Giriş bölümüne “Nesib” adı verilir. Burada, asıl konuya geçilmeden önce; bahar, yaz, ramazan, bayram, savaş gibi konular anlatılır. İkinci olarak “Girizgah” bölümü yer alır ki, bu konuya giriş için bir vesiledir. Sonra “Medhiye” bölümü gelir. Bu bölümde şair kimi övecekse onun yüceliklerini sıralar. Methiyeden sonra “Fahriye” bölümü gelir. Şair bu bölümde kendini över. Fahriyeden sonra “Tegazzül” bölümü gelir. Şair burada kendi başına gazel diyebileceğimiz mısralar yazar. “Tac” bölümünde şairin adı geçer. En son bölüm ise “Dua” bölümüdür. Burada, methedilen kişinin başarısı için dua edilir.
Kasideler nesip bölümlerinde işlenen konulara göre, Bahariye, Iydiye, Ramazaniye, Şitaiyye, Sayfiye; rediflerine göre, su kasidesi, sühan kasidesi, gül kasidesi gibi isimler alır.
Divan edebiyatında kasideleriyle tanına şairimiz Nef’i’dir. Özellikle kasidelerin nesib bölümlerinde çok geniş bir hayal dünyası oluşturmuştur. Övgüleri de çok abartmalıdır, övdüğü kişiyi göklere çıkartır. Nef’i ‘nin kasidelerinde dikkati çeken bir özellik de fahriyelidir. İstediği kişiyi abartarak öven şair, bu övgünün bir o kadarını da kendisi için yapar.
Kasideler konularına göre şu çeşitlere ayrılır:
Tevhid : Allah’ın birliğini anlatan kaside.
Münacaat : Allah’a yalvarmak için yazılan kaside.
Naat : Peygamberimizi ve din büyüklerini anlatmak için yazılan kaside.
Medhiyye : Devrin ileri gelen kişilerini övmek için yazılan kaside.
Mersiye : Sevilen insanların ölümünden duyulan acıları anlatan kaside. Baki’nin Kanuni Mersiyesi edebiyatımızda en ünlü mersiye örneklerinden biridir.
Hicviye : Bir kimseyi yermek amacıyla yazılan şiirlere denir. Acımasız ve abartılı bir dili vardır. Edebiyatımızda hicviyenin en güzel örneklerini Nef’i vermiştir. Onun Siham ı Kaza’sı bu türün en tanınmş örneğidir.
Divan şiirinde Tevhid, Münacaat, Naat, Medhiyye, Mersiye, Hicviye gibi türler, “nazım türü” kavramıyla karşılanır ve başta kaside olmak üzere çeşitli nazım şekilleriyle yazılabilirler. Mesela, mersiyeler terkib i bend; tevhid ve münacaatlar terkib i bend ve terci i bend; medhiyeler gazel, hicviyeler terkib i bend nazım şekilleriyle de yazılabilir.
SU KASİDESİ
Saçma ey göz eşkten gönlümdeki odlara su
Kim bu denli tutuşan odlara kılmaz çare su.
Suya versin bağban gülzarı zahmet çekmesin
Bir gül açılmaz yüzün tek verse bin gülzare su.
Su yolun ol kuydan toprak olup tutsam gerek
Çün rakibimdir dahi ol kuya koyman vare su.
Dest busi arzusuyla ger ölürsem dostlar
Küze eylen toprağım sunun anında yare su.
İçmek ister bülbülün kanın meğer bir reng ile
Gül budağının mizacına gire kurtare su.
Hak-i payine yetem der ömürlerdir muttasıl
Başını taştan taşa urup gezer avare su.
(Fuzuli)
MESNEVİ
Her beyit kendi arasında uyaklıdır. Bunun yanında beyit sayısı ve konu bakımından sınır olmadığı için divan şairleri bu tür ile uzun şiirler yazmışlardır. Mevlana’nın Mesnevi’si yaklaşık 25700 beyitten oluşmuştur. Ünlü İran şairi Firdevsi’nin Şeh-name’si yaklaşık 60000 beyittir.
Aruzun kısa kalıpları ile yazılır. Kafiye örgüsü, aa, bb, cc, dd, ee... dir. Yani her beyit kendi arasında kafiyelidir. Mesneviler öğüt verici veya bir olayı anlatan uzun şiirlerdir. Bu şiirlerde savaş, aşk, din ve tasavvuf konularıyla birlikte, çeşitli toplumsal konular da işlenir.
Divan edebiyatında bugünkü anlamda roman ve hikaye yoktu. Mesneviler bir bakıma bu türlerin yerini tutuyordu.
Edebiyatımızda mesnevi yazan başlıca şairler; Fuzuli, Şeyhi, Nabi, Şeyh Galip...vs dir. Ahmedi’nin İskendername’si, Süleyman Çelebi’nin Mevlid’i, Nabi’nin Hayrabat’ı, Fuzuli’nin Leyla ve Mecnun’u, Şeyh Galip’in Hüsn-ü Aşk’ı edebiyatımızda en ünlü mesnevi örnekleridir.
MEVLİD
Amine Hatun Muhammed anesi
Ol sadeften doğdu ol dür danesi
Ol gice kim doğdu ol Hayrü’l-Beşer
Anesi anda neler gördü neler
Dedi gördüm ol habibin anesi
Bir aceb nur kim güneş pervanesi
Berk urup çıktı evimden na-gehan
Göklere dek nur ile doldu cihan ....
(Süleyman Çelebi)
KIT’A
Divan edebiyatında belli bir uyak düzeniyle yazılmış olan, dizeleri arasında ölçü birliği bulunan herhangi bir düşünce ya da duyguyu en az ikiden başlamak üzere, en çok on altı beyitte anlatan nazım biçimlerine denir. Gazelde olduğu gibi aa, xa... şeklinde kafiyelenir. Gazelden farklı olarak kıt’alarda makta beyti bulunmaz.
KIT’A
Kalem olsun eli ol katib-i bed-tahririn
Ki fesad-ı rakamı surunuzu şur eyler
Gah bir harf sukütşyle eder nadiri nar
Gah bir nokta kusuriyle gözü kür eyler
(Fuzuli)
MÜSTEZAT
Özelliği, beyitleri oluşturan dizelerin sonuna ziyade adı verilen birer küçük dizenin eklenmesidir. Gazel tarzında bir nazım şeklidir. Matla beyti yoktur. Müstezatta, gazelde işlene konular işlenir.
MÜSTEZAT
Bülbül yetişir bağrımı hun etti figanın
Zabt eyle dehanın
Hançer gibi deldi ciğerim tığ-ı zebanın
Te’sir-i lisanın
Ah etse nola bülbül-i dil meşhedim üzre
Ta mehşer olunca
Çok çekti gam-ı harını gül-zar-ı cihanın
Bu bağ-ı fenanın
(İzzet Molla)
NAZIM BİRİMİ DÖRTLÜK OLANLAR
RÜBAİ
Dört dizelik bir nazım biçiminin adıdır. Kafiye düzeni aaaa şeklinde olduğu gibi aaxa şeklinde de olabilir. Aşk, şarap, dünyanın türlü nimetlerinden yararlanma, hayatın anlamı ve hayat felsefesi, ölüm gibi konular işlenmiştir. Rübai’nin kendine özgü yirmi dört kalıbı vardır. Rübai Farslılara aittir Rübai’nin en büyük şairi İranlı Ömer Hayyam’dır.
Ta boynuma saldı ol ham-ı zülf kemend
Tedbir ile açılmadı boynumdan bend
Çok pend verildi olmadı faide-mend
Yetmez mi mana pend veren halka bu pend
(Fuzuli)
TUYUĞ (TUYUK)
Dört dizelik bir nazım biçimidir. Kafiye bakımından Rübainin özelliklerini taşır. Aruzun sadece failatün, failatün, failün kalıbıyla yazılır. Konu sınırlaması yoktur. En çok aşk, onun yüzünden çekilen acılar ve şarap için söylenmiştir. Türklere ait olan bir nazım biçimidir.
Kadı Burhanettin ve Nesimi tuyuğları ile meşhur olmuşlardır.
Alemi yüzün gülistan eylemiş
Bülbülü sermest ü hayran eylemiş
Amberin zülfün perişan eylemiş
Mahını ebrinde pinhan eylemiş
(Nesimi)
MURABBA
Nazım biçimi dörtlük olan nazım şekillerinden biridir. İlk dörtlük kendi arasında kafiyelidir. İkinci dörtlükten itibaren ilk üç mısra kendi arasında; dördüncü mısra ise birinci dörtlükle kafiyelidir. (aaaa, bbba, ccca)
MURABBA’-I MÜTEKERRİR
Perişan-halin oldum sormadın hal-i perişanım
Gamından derde düştüm kılmadın tedbir-i dermanım
Ne dersin rüzgarım böyle mi geçsin güzel hanım
Gözüm canım efendim sevdiğim devletlü sultanım
Esir-i dam-ı aşkın olalı senden vefa görmen
Seni her kanda görsem ehl-i derde aşina görmen
Vefa vü aşinalık resmini senden reva görmen
Gözüm canım efendim sevdiğim devletlü sultanım
(Fuzuli)
ŞARKI
Besteyle okunmak için yazılan dörder dizelik bentlerden meydana gelen nazım biçimidir. Bent sayısı 3-5 ‘tir. Genellikle üçüncü ve dördüncü dizeler nakarattır.
abab, cccb, dddb... şeklinde kafiyelenir. Şarkılar aşk şiirleridir. Şarkı, Divan edebiyatına Türklerin kazandırdığı bir nazım şeklidir.
Şarkılarda günlük hayat, aşk, sevgi gibi konular işlenir. Halk deyişleri, günlük hayata ait söyleyişler kullanılır.
Nedim şarkı türünün en önemli ismidir. Yeni edebiyatımızda ise Yahya Kemal, şarkı türünü ustalıla kullanmıştır.
ŞARKI
Sevdiğim canım yolunda hake yeksan olduğum
İyddir çık naz ile kurban olduğum
Ey benim aşkınla bülbül gibi nalan olduğum
İyddir çık naz ile seyrana kurban olduğum
Cümle yaran sana uşşak olduğun bilmez misin
Cümlenin takatların tak olduğun bilmez misin
Şimdi alem sana müştak olduğun bilmez misin
İyddir çık naz ile seyrana kurban olduğum....
(Nedim)
BEŞLİLER
MUHAMMES
Her bendi 5 dizeden oluşan nazım biçimine denir. İlk bendin dört ve beşinci ya da yalnız beşinci dizesi öteki bentlerin sonunda yineleniyorsa muhammes-i mütekerrir adını alır. Kimi zaman her bendin ilk 3 dizesi kendi aralarında uyaklı olduğu halde, son ikisi bütün bentlerle aynı uyağı alır. Dört ve beşinci dizeler nakarat olarak da yinelenebilir. Her konuda muhammes yazıldığı gibi, muhammes biçimiyle şarkılar da yazılır.
MUHAMMES-İ MÜTEKERRİR
Şeh-rah-ı muhabbet ki tarik-ı ezelimdir